Çağımızda çevre kirliliğinin artması, stres, nükleer atıklar, besinlerdeki genetik modifikasyonlar ve katkı olarak kullanılan hormonlar sperm üretimini olumsuz yönde etkilemektedir. Yine yaşlanmayla birlikte, sperm sayısının belli oranlarda azaldığı bilinmektedir. Ayrıca, cinsel performans bozuklukları da erkek kısırlığına neden olabilir.

Tüp bebek, uygulanan yöntemlerin Türkçe’de kullanılan genel adıdır. Mikroenjeksiyon ise, tüp bebekte kullanılan tedavi yöntemlerinden biridir.

Klasik kısırlık tedavisi ile (aşılama) sonuç alınamayan vakalar, rahim kanalları kapalı olanlar, sperm analizinde sorun olanlar, azospermi, kadın yaşının 35 ve üzeri olması gibi durumlarda uygulanır.

Öngörüşme, muayene ve tetkikler yapılıp yönteme karar verildikten sonra adet kanamasının 2-3. günü başvurulmalı.

Uygulanan tedavi protokolüne göre değişiklik göstermekle birlikte, yumurta gelişmesi, toplanması, embriyo oluşması, embriyo transferi için yaklaşık 2 hafta gerekmektedir.

Polikistik over (PCO), ultrasonografide yumurtalıkların görünüşünü ifade eden bir tanımdır. Polikistik over sendromu ile karıştırılmamalıdır. Pekçok kadının ultrasonografik gürüntüsü polikistik olabilir ancak hormonal değerler ve klinik tablo tamamen normal bulunur. Genel popülasyonda kadınların %20'sinde polikistik görünüşlü overler vardır. Polikistik over sendromu (PKOS) ise bir belirtiler grubudur ve hastalığı yani patolojiyi ifade eder. PKO ve PKOS iki farklı tanımdır.

Polikistik over sendromu (PCOS), yumurtalıklarda bir çok küçük iyi huylu kist oluşmasıyla beliren bir hastalıktır. Aslında bu yumurtalıkdaki kist diye adlandırılan oluşumlar, yumurtalıkların etrafına yerleşmiş çok sayıda yumurta hücreleridir. Genellikle kendisini, uzun aralıklarla adet görme, hatta bazı hastalarda ise adet görememe, aşırı kıllanma, sivilcelenme ve kilo artışı şikayetleri ile gösterebilir. PKOS tanısında kan hormon değerleri de önemlidir. Kanda androjen düzeylerinin, LH ve FSH oranlarının önemi vardır. LH/FSH oranının 3'ün üzerinde olması PKOS lehine bir bulgudur. Yine adetin 21. günü bakılacak kan progesteron değerleri yumurtlama olup olmadığı hakkında bilgi verir.Çocuk sahibi olmak amacıyla infertilite merkezlerine başvuran kadınlarda en sık karşılaşılan sorunlardan biridir, çünkü bu gruptaki anne adaylarının yumurtalıklarında düzenli yumurta gelişimi olmamaktadır.

Eğer hasta adet düzensizliği, sivilce ve tüylenmeden şikayetçi ise genellikle adet düzenleyici olarak hormon preparatları yani doğum kontrol hapları tercih edilir. Bunlar arasında gestajen hormonu olarak erkeklik hormonlarını baskılayıcı içeriği olanlar daha çok tercih edilir. Tedaviden bir yarar sağlanabilmesi için en az 6 ay-1 yıl beklemek gerekir.

Eğer hasta gebe kalamama şikayeti ile başvurmuş ise çoğunlukla yumurtlamayı sağlayıcı haplar veya gerekirse hormon iğneleri kullanılır. Bunun yanında hastada kilo artışı sözkonusu ise bir diyetisyen kontrolünde zayıflatma yoluna gidilmelidir.

Her ikiside iyi huylu oluşumlardır. Polipler rahmin en iç tabakasında bulunan dokunun rahim içi ve rahim ağzına doğru gereğinden fazla büyümesi ile oluşurlar. Miyomların ve poliplerin çoğu belirti vermemesine rağmen bazen şikayetlere neden olabilirler. En sık rastlanan yakınmalar; anormal kanamalar, kasık ve karın ağrısı, kasıkta ve karında dolgunluk ile basınç hissi, cinsel ilişki sırasında ağrıdır. Miyom ve polipler direkt olarak kısırlığa neden olmazlar fakat yerleşim yerlerine göre doğurganlığı etkileyebilirler. Çünkü yerleşim yerine göre spermin ve yumurtanın tüplerden geçişini güçleştirebilir ya da embriyonun rahme yerleşmesini engelleyebilir. Miyom büyüdükçe üzerindeki endometrium tabakası gerilir ve kanlanması bozulur. Bu durumda embriyo rahimde yerleşse bile yeteri derecede kanlanmadığı için düşük gelişebilir. Miyomların tedevisinde genellikle ilaçlardan ya da cerrahi yöntemlerden yararlanılmaktadır. Poliplerinde histereskopik olarak çıkarılması mümkündür.

Endometriozis, doğurganlık çağında daha sık görülen, gerek oluşma mekanizmaları gerekse tedavi ve gebelik üzerine olan etkileri konusunda pek çok bilinmeyeni içeren bir hastalıktır. Normal koşullarda rahmin iç tabakasını oluşturan ve adet kanaması ile atılan endometrium tabakasının rahmin kas tabakası, dış yüzeyi, karın içi zarı üzerinde, yumurtalıklarda ya da vücudun diğer bölgelerinde yer almasına endometriozis adı verilir. Bu dokularda da her adet ile kanama olur. Endometrioziste en sık görülen yakınma ise şiddetli ağrılı adet kanamalarının olmasıdır. Özellikle ağrıların adet kanamasının ilk günü başlayıp ilerleyen günlerde şiddetini arttırması endometriozisin tipik belirtisidir. İleri yaşlarda ve doğum yapmamış kadınlarda daha sık görülür. Doğurganlık çağındaki kadınların yüzde 10’unda endometriozis olduğu düşünülmektedir. 20 yaşın altında tıbbi tedaviye yanıt vermeyen, kronik ağrısı olan olgularda cerrahi müdahale yapıldığında, yüzde 47-65 oranında endometriozis olduğu tespit edilmiştir. Kısır kadınların ise %20-50’sinde Endometriozis saptanmıştır. Endometriozis ilerledikçe İnfertilite görülme ihtimali artar.Çünkü, özellikle karın iç zarındaki ve tüplerin etrafındaki endometriozis odakları ciddi yapışıklıklara neden olur.Böylece tüplerin geçirgenliği azalır yada tamamen kaybolur.

Yapılan çalışmalarda yumurtalıkların uyarılmasının ileride kanser riskini artırması konusunda bir etkisi gösterilmemiştir.

Tüp bebek yöntemiyle doğan çocuklarda anomali riski, doğal yolla oluşan gebeliklerin doğumlarından farklı bulunmamıştır.

Adet kanamaları olmayan kadında yumurtlama da olmaz. Hormon problemleri, tiroid ve böbrek üstü bezlerindeki bozukluklar, stres, aşırı kilo kaybı veya kilo artışı da yumurtlama düzensizliklerine yol açar. Bu hastaların çoğunda gebelik şansı düşüktür.

Gebeliğin rahim dışında bir yerde gelişmesine dış gebelik denilir. Dış gebelik için risk faktörleri arasında cinsel yolla bulaşan hastalıklar, yapılan cerrahi girişimler, endometriozis ve apandisit sayılabilir. Dış gebelik belirtileri arasında vaginal kanama ile birlikte ya da kanama olmaksızın pozitif gebelik testi söz konusu olabilir.Tanı hastanın sorgulanması, fizik muayene, vaginal ultrasonografik inceleme ve laboratuar incelemeleri sonucunda konulur. Dış gebeliğin yeri ve büyüklüğüne bağlı olarak gerekli tedavi planlanır. Dış gebelik genellikle cerrahi müdahale gerektirir. Ancak bazen de gebelik haftası küçük ve hastanın kontrolü mümkün ise medikal tedaviler uygulanabilir.

Genellikle doğurganlığın yaşla birlikte azalacağı kabul edilir. 20’li ve 30’lu yaşlardaki kadınların doğal şartlarda yüzde 25-30 oranında gebe kalma şansları varken bu oran 40’lı yaşların başlarında yüzde 5’e düşer. Üremeye yardımcı tedavilerde başarı oranını en fazla etkileyen faktör yaştır. Bunun nedenleri: İlerleyen yaşla birlikte kadınlardaki yumurtaların kaliteleri bozulur ve ilerleyen yaş ile rahim iç tabakasının döllenen yumurtayı tutma yeteneği azalır. Uzmanlara göre yaş ilerledikçe karın içi kanamalar yaparak kısırlığa neden olan endometriosis hastalığı ve rahim içinde yer kaplayan myomlar daha sık görülmektedir. Yumurtlamayı uyarmak için kullanılan ilaçlarla birlikte birden fazla yumurta elde edilebilmekte ve yumurta sayısının artması ile daha fazla embriyo arasından en kaliteli olanların transfer edilerek, gebelik şansı arttırılabilmektedir. Kadının doğurganlık düzeyini kontrol edebilmek için adetinin üçüncü günü kan testi yapılarak FSH (yumurtlamayı uyarıcı hormon) ve E2 (östradiol) hormonlarının miktarlarına bakılabilir. Ultrasonografi ile kadının yumurtalıklarının kapasitesi hakkında bilgi sahibi olunabilir. Kadında FSH hormonunun miktarı arttıkça yumurtalıklarında gebelik sağlayabilecek bir yumurta bulunması olasılığı azalır. Kadın yaşı arttıkça FSH seviyesi yükselebilir. Ancak genç yaşta olup FSH seviyeleri yüksek olan kadınlarda da yumurta kalitesinin düşük olduğu bilinmektedir.

Yardımla üreme teknojilerinde (ART) çoğul gebelikler çok sık görülmektedir. Özellikle yumurtlamanın uyarılması ve aşılama tedavilerinde bu sık rastlanan bir durumdur. Ciddi sorunlara yol açabilecek erken doğumları, çoğul gebeliğin anne ve bebeklerde yaratabileceği ciddi sorunları engelleyebilmek için embriyo redüksiyonu işlemi yapılabilir. Bu işlem ile rahim içerisindeki embriyoların sayısı azaltılmaktar ve kalan bebeklerin yaşama şansı arttırılmaya çalışılmaktadır. Çoğul gebelikler (özellikle üçüz veya daha fazla) gebelik sırasında daha fazla risk taşımaktadır.

Aşırı sıcak ortamda olan erkekler, ve petro-kimya türü kimyasalların dumanı ile iç içe olanlar kısırlık tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Çeşitli boya ve kimyasalların kanserojen etki gösterdiği de bilimsel açıdan kanıtlanmış bir gerçektir. Çok sıcak ortamlarda ve sürekli oturarak çalışanlar; örneğin fırıncılar, cam ve döküm atölyelerinde çalışanlar, tellaklar ve uzun süre hiç kalkmadan otomobil kullananlar da risk altındadır. Ayrıca kuru temizleme sanayiinde, matbaacılık sektöründe, kaynakçılık, seramik sanayiinde, gıda sanayiinin çeşitli dallarında, maden ocaklarında çalışanlar için de kısırlık riski mevcuttur.

Fazla sayıda yağ hücresi östrojen dengesini bozmaktadır. Bu şekilde östrojen düzeyinin normalin üstünde olması yumurtlamayı engelleyebilmektedir. Ayrıca şişmanlık insilün salınımını artırarak erkeklik hormonunun fazla miktarda salgılanmasına da neden olur. Böylece kadında yumurtlama da engellenebilir. Normalde fazla kilo sahibi kadınlar kilo verdiklerinde yumurtlamaları düzene girmektedir. Erkekte de şişmanlık, testisleri ve sperm üretimini olumsuz etkilemektedir..

Tüplerdeki tıkanıklık kısırlığın önemli nedenlerinden birini oluşturmaktadır. Geçirilmiş enfeksiyonlar, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, rahim içi araç kullanma durumunda ve apendektomi ameliyatı olanlarda tüplerde tıkanıklık daha sık görülmektedir. Bunların yanısıra karın içi kanamalara yol açan endometriozis hastalığı da tüplerdeki tıkanıklığın bir başka önemli nedenidir.

Çoğunluğu yağ hücrelerinden salgılanan östrojen hormonu, çok zayıf bir vücutta normal düzeyinin altında salgılanacağı için kısırlığa neden olabilir. Vücuttaki yağ miktarı normal değerin yüzde 15 altına düştüğünde kısırlık görülebilir. Erkekte ise zayıflık normal sperm fonksiyonlarının ve sayısının azalmasına yol açar.

Yumurtalık iltihapları spermleri etkiler. Kabakulak orşiti denilen hastalık testis iltihabına neden olan hastalıkların en önemlisini oluşturur. Eğer erkekler kabakulağa erişkin yaşlarda yakalanırlarsa, % 15-20 oranında testis tutulması olup, sperm parametreleri bozulabilir.

Eroin, morfin gibi maddelerin kullanımı ve vücut geliştirme için alınan maddeler kısırlığa yol açabilir. Bu tip ilaçlar kasları kuvvetlendirmek adına vücudun hormonal düzenini bozar. Ayrıca ülser, sara, gut, bazı barsak hastalıkları ve idrar yolu enfeksiyonları tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar sperm sayısını azaltabilir ama genellikle ilaçlar kesildikten bir süre sonra sperm sayısı normale döner. Bazı kanserlerin tedavisinde kullanılan ilaçlar kalıcı zarar vererek kısırlığa yol açar. Uyuşturucu ilaçlar hem kısırlık hem de iktidarsızlığa neden olabilir.

Eğer hastada genetik bir bozukluk (kromozom anomalisi) varsa bir sonraki kuşağa da geçer. Erkek kısırlıklarında en önemli nedenlerin arasında kromozom anomalileri yer almaktadır. Genel olarak erkek kromozom anomalileri % 6.2 oranında gözükmektedir. Eğer sperm sayısı 10 milyonun altındaysa kromozom anomali oranı % 11, eğer erkekte hiç sperm yoksa kromozom anomali oranı % 21’dir. Bu nedenle sperm sayılarının çok düşük olduğu kişilerde mutlaka kromozom çalışmaları yapılması gerekmektedir.

Evet, günümüzde mikrocerrahi yöntemlerle kanallar düzeltilerek erkeğin tekrar çocuk sahibi olması sağlanabiliyor. Ancak kısırlaştırma ameliyatıın üzerinden çok uzun zaman geçmişse, sperme karşı antikorlar gelişmişse ve bu antikorlar spermi hareketsizleştirdiği için cerrahi tedavi ile erkeğin çocuk sahibi olması mümkün olmayabilir.

Testislerinde hiç sperm hücresi olmayan erkekler çocuk sahibi olamaz. Ancak ilerleyen teknoloji ve kök hücre çalışmalarının gelişmesi ile bu sorunun ortadan kalkacağı öngörülmektedir. Vücuttan elde edilen kök hücre sperm hücresine farklılaştırılarak testislerinde hiç sperm hücresi olmayanların dahi çocuk sahibi olabilmeleri için çalışmalar yapılıyor. Ayrıca yumurtası tükenmiş yani menapoza girmiş kadınlar da çocuk sahibi olamaz.

İlk aşamada androloji uzmanı kendisiyle konuşarak detaylı bir takım bilgiler alır. Çocukluğundan itibaren geçirdiği hastalıklar, ameliyatlar, cinsel yolla bulaşan viral ve mikrobik hastalıklar, meslek yaşamı ve içinde bulunduğu çevre ile ilgili bilgiler, kullandığı ilaçlar ve eşi ile ilişkisinin sıklığı öğrenilir. Hastanın hikayesi alındıktan sonra muayene gerçekleştirilir ve birçok sorun bu muayene sonucunda ortaya çıkar.

İkinci aşamada ise kişinin semen değerleri ile ilgili testler isteniyor. Gerekirse bazı hormon, kan testleri ve bir takım genetik tetkikler de yapılabilir. Ayrıca Ultrason, MR gibi görüntüleme tekniği ile yapılan testlere de başvurulabilir.

Kısırlık vakalarının üçte biri erkek faktörüne bağlı olduğu için çocuğu olmayan çiftlerin incelenmesinde sperm analizi ilk basamaklardan birini oluşturmaktadır. 2-5 günlük cinsel perhizin ardından mastürbasyon ile alınan meni örneği incelenir. Örneğin alındıktan sonra 1 saat içinde laboratuara ulaştırılması gerekmektedir.

Sperm analizinde milimetrede sperm sayısı, spermlerin hareketliliği ve yapıları değerlendirilir. Bunların yanısıra meninin miktarı, asiditesi ve içerdiği yuvarlak hücreler belirlenir. Gerekli görülürse antisperm antikor testleri ve mikrobiyolojik incelemelere başvurulur. Sperm üretimini sigara, alkol, ısı, enfeksiyonlar ve ilaç gibi çok sayıda faktör etkilediği için normal olmayan örneklerin analizi birer ay arayla iki ya da üç kez tekrarlanmalıdır.

İlaç tedavisinden fayda görebilecek erkek sayısı oldukça azdır. Genellikle ilaçların pek faydası olmamakta. Azospermide ilaç tedavisi denenmekle beraber sonuç faydalı olmamaktadır. En iyi yöntem tüp bebek tedavisinin kendisidir. Erkek için kullanılacak ilaç masrafı da oldukça yüksektir.

Varikosel ameliyatı olup olmama sorusu çok sık gündeme gelen bir konudur. Bu konuda tüp bebek uzmanları ve üroloji uzmanları arasında bazı görüş ayrılıkları mevcuttur. Varikosel ameliyatının faydalı olma ihtimali en fazla % 50 vakada mümkün olabilir. İleri derecede sayı azlığı, hareket azlığı veya şekil farklılığı olan sperm analizi sonuçlarında pek düzelme olmuyor. Yine en iyi tedavisi yöntemi tüp bebek tedavisinde seçilmiş kaliteli spermin yumurta içine enjeksiyonudur (icsi).

Bu gibi durumlarda tüp bebek uygulamasından önce daha önceki uygulamalara ait tedavi safhaları ve embriyoların laboratuar bulgularını incelemek uygun olur. Gerekirse çift yeniden değerlendirilir, bazen ilave testler istenebilir. Karı-koca‘dan genetik test istenebilir. Yeni değerlendirme sonucuna göre nasıl bir tedavi uygulanacağına karar verilir.

Hayır, bu ilaçlar kalıcı bir etki bırakmazlar. Zaten insandaki hormonların benzerleridir ve yeni üretim teknolojisi ile hemen hemen saf hormon elde etmek mümkün olmaktadır.

Kısırlıkla ilgili her işlem başarı ile uygulanabilmektedir. Hatta vaka çokluğu nedeni ile başarı oranları en ileri merkezlerin üzerinde gerçekleşebiliyor. Hastalara düşen bu konuda gerçekten uzman olan kişilere ulaşmak, sadece maddi kaygı ile yapılan ticari uygulamalardan kaçınmaktır.

Tüp bebek yönteminin başarı şansından bahsederken, öncelikle tedavi gören çiftin kendi özel şartlarını göz önüne almak gerekir. Bu şekilde bakıldığında, gebelik oranları bazı gruplarda % 5-10, bazılarında %25-40, bazı gruplarda ise % 50-70 olmaktadır. Çok küçük bir hasta grubunda ise gebelik elde etmek mümkün olmamaktadır.

Online Randevu

Özay Oral - DoktorTakvimi.com